Siyasilerin Değil, Tüm Eğitim Çalışanlarının Sendikası

BİR ÖĞRETMENİN HAKLI İSYANI; BİZİ BİRAZ RAHAT BIRAKSANIZ...

11 Nisan, 2019

Sayın bakanım medyadan takip ettiğim kadarı ile görüyorum ki Ziya Selçuk'la konuşmalar/buluşmalar diye bir tura çıkmışsınız. Her gün bir yerlerde öğretmenlerinizi karşınıza alıp konuşuyormuşsunuz. Yaptığınız işin faydalılığına tek bir sözüm yok. Lakin hep siz konuşuyor, öğretmenler dinliyormuş. Bu iş ne zaman tersine dönecek sayın bakanım? Yani ne zaman bizler konuşurken sizler dinleyeceksiniz?

Mesela bir projemiz var dediniz. Okullarda atölye çalışmalarına kol sıvadınız. Ama bu atölyelerin oluşturulması için gereken para için de "okullar kendi imkanları ile yapacak" demişsiniz. Siz, bizzat dememişseniz bile öğretmen camiasına konunun yansıması en azından bu şekilde oldu. O zaman konuyla ilgili geriye şu soru kalıyor:Hangi imkanlar ile? Velilerden para toplamak kanunen yasak. Şimdi denilebilir ki okul-aile işbirliği ile bu konu aşılabilir. Bağış adı altında para toplanabilir. Yani kısaca öğretmenin görevi bu mu demek istiyorsunuz: Para toplamak... Veli ile bu konu yüzünden yüz yüze gelmek. Bu konu yüzünden cimer vb. kanallardan gelen şikayetlerle muhatap olmak.

Tamam diyelim ve bu konuyu da geçelim. Okulun kapısından girer girmez karşılaştığımız bir sürü bürokratik prosedürü de bir köşeye koyalım. Lakin canı sıkılanın proje geliştirip, geliştirildiği projelerin uygulama alanı olarak öğretmen camiasını görmesini ne yapacağız? Yani her gün bir yerlerden bir proje fışkırıyor! Yani teker teker de gelmiyor bu projeler. Saydıra saydıra... Hop o projeye koştur hop bu projeye koştur! Sayın bakanım buraya öğretmenlerin yaptıkları işlerin bir listesini yapalım, inanıyorum ki sayfalarca madde ortaya dökülür. İşimizin fedakarlık kısmına girmiyorum bile! Lakin şunu lütfen anlayın artık; kafamız çok dolu! Her şeye yetişmeye çalışırken hiç bir şeyi hakkı ile yapamıyoruz. Dikkat edin bu konuşmanın içeriğinde daha ders işlemeyle ilgili konulara girmedim bile. Sınıfımızda 40 tane çocuk varsa 40 tane de veli var. Sadece 40 çocuğu idare etmekle uğraşmıyoruz. Ayrıca 40 veliyi de idare etmemiz gerekiyor. Peki veliyi idare edince iş bitiyor mu? Hayır! Müdürünü de idare edeceksin. Müdürünü de çekeceksin. Peki müdürü de idare ettim diyelim. Bu sefer de YSK'yı idare etmemiz gerekiyor! Şimdi diyeceksiniz ki ne alaka? Şöyle ki; seçimlerde görev istemiyoruz, bir bakmışız re'sen görevlendirilmişiz! Hoooop şimdi de toplumu idare edeceğiz! Kısacası Sayın bakanım savaş alanının ortasında kalmış bir millet gibi gelen geçenin ayağına dolanıyoruz. Sonra da sürekli tekmeleniyoruz. Keşke sadece tekmelenmekle kalsak. Üstüne üstlük okullarda öldürülüyoruz. Her sene birimiz cinayete kurban gidiyor. Şimdi bu satırları yazıyorum ama yarın başıma ne gelecek, hangi veli ya da öğrenci tarafından şiddete maruz kalacağım bilmiyorum. Ama şunu çok iyi biliyorum öğrencimin bir tanesinin kulağını çeksem tüm sistem üzerime çullanacak...

Kısaca sayın bakanım, bakanlığımızda işin içine paranın girdiği, gireceği hiç bir konunun(ek ders adaletsizliği, anasınıfı öğretmenlerine teneffüs hakkı vb.) çözümünün olmadığının bilincinde olarak iyileştirme vb. taleplerde bulunmaktan vazgeçtik artık. Bizim biraz rahat bırakılmaya ihtiyacımız var. Şimdi diyeceksiniz ki "Hayatta değişmeyen tek şey değişimdir. Sizi rahat bırakırsak kendinizi yenilemezsiniz." Sayın bakanım, müzikte metronom diye bir alet vardır. O aletin tepesindeki ağırlık aşağı indikçe metronomun hızı artar. Hız arttıkça çalınan parçadan dinleyiciler bir şey anlamamaya başlar. Hatta bu durum devam ettikçe, dinleyiciler için bu durum yorucu bir hal almaya başlar. Metronomdaki ağırlığı daha da aşağı indirirseniz o kadar hızlı hareket etmeye başlar ki bir noktadan sonra metronom parçalanır, dağılır. Yani aşırı hız zarar verir. Fizik kanunları nasıl ki genellenebiliyorsa bu kural da hem trafikte hem de insan hayatında geçerlidir. Kafası biraz (çok değil) rahat, kaygıları daha az olan insanlar zaten kendi kişisel gelişim süreçlerine yatırım yapıyor, yapmakta.

Tüm bunları 4 yıla yakın özelde çalışmış; yaklaşık 4 yıldır da devlette çalışan, devlette çalıştığı birinci yılının ikinci yarısında yaklaşık 6 metre karelik bir sınıfta öğretmenlik yapmış; son 3 yıldır da dillerini bilmediğim, aile desteği alamadığım mülteci öğrencilere eğitim veren bir öğretmen olarak söylüyorum. Bir kişi bile dinlemedi bizi! Bir kişi bile sorunlarımıza çözüm aramadı! Bir kişi bile sizin için mücadele edeceğiz demedi! Bir kişi bile takdir ya da teşekkür belgesi vermedi! Bir kişi bile, taleplerimizi mali konular olmamasına rağmen GÖZ ÜNÜNDE BULUNDURMADI.

O yüzden sayın bakanım bizler artık anladık. Anladık ki sizler konuşacaksınız bizler dinleyeceğiz. Tamam. Bu da kabul. Lakin arada bir de sadece kafamızı boşaltmak ve stresimizi atmak için bizleri rahat bıraksanız...

YORGUNUZ. Çünkü yorgunluğumuzun öğretmen olmak gibi bir nedeni var.



Adil DEMİRBAĞ

Anadolu Eğitim Sendikası Altındağ İlçe Temsilcisi

Yorum Yap