Siyasilerin Değil, Tüm Eğitim Çalışanlarının Sendikası

Genel Başkanımız Nokta Dergisine Konuştu

04 Mayıs, 2015

Eğitim sendikası derken, eğitimcilerin görüşlerini sorgulamadan eğitim camiasının genelini kapsadığını kaydeden Güven; “Özünde siyaseti tamamen dışlayan bir sendikacılık hayaldir. Ama doğru ve yanlışlarda ortak bir tavır sergilemeli, uzlaşmacı ve hak savunuculuk tarafında da taviz vermeden hareket etmelidir.” dedi.

n

 

n

Eğitimci, 16 yıl öğretmenlik tecrübesi üzerine, akademisyen, bir eş ve anne üstelikte iş kolunda tek kadın sendikacı olan Anadolu Eğitim Sendikası Başkanı Cansel Güven sivil toplum örgütlülüğüne farklı bir yaklaşım kazandırmış görünüyor.  Güven’in en önemli tespiti; Türkiye sendikacılığının çağdaş ülkelerden farklı olarak, ‘Pazarlık yapmak yerine ya tamamen karşısında olmak ya da onaylamak’ şeklinde geliştiği için zaman içerisinde kronik hasta haline geldiği yönünde.

n

 

n

.       Siyasetten bağımsız kalabiliyor musunuz?

n


n

Özünde siyaseti tamamen dışlayan bir sendikacılığın hayal olduğunu kaydeden Cansel Güven; “Kamu sendikacısıysanız işvereniniz devlet, devleti yöneten hükümettir. Onu da bir siyasi parti olarak karşınızda kabul etmek durumundasınız. Zaman zaman münazara edersiniz, zaman zaman pazarlık edersiniz. Siyasetle ilgilenmeye mecburuz. Kamu politikaları açısından alanımızın dışına çıkmadan genel politikaları takip etmek zorundayız. Dışında kalamıyoruz ama önemli olan toptancı olmamak.” dedi.

n

 

n

·        Neden Sendika kurma gereği duydunuz? Diğer sendikalardan sizi farklı kılan nedir?

n

 

n

“Siyasallaşmış örgütlenme ile sendikal hak savunulamaz”

n

 

n

Bizi doğru şekilde temsil eden sendikalarımız olsun isterdik. Sendikalar iktidar değişince dil ve yöntem değiştirmesinler. Duruşları hep bizden yana olsun. Kendi siyasi görüşündeki partiler iktidara geldiğinde hep ‘aferin’ diyip, muhalif oldukları siyasi parti iktidara geldiğinde sokaklara dökülmesinler. Onurlu ve dik dursunlar, toptancı olmasınlar istedik. Süreç içerisinde hem partiler kolay örgütlenmek için sendikaları kullandı hem de sendikalar kolay örgütlenmek için partileri kullandı. Kalkıp kitleye ulaşmak için kurumları gezip, mağduriyet dinlemek yerine o partinin il başkanına ulaşıp, blok halde üye kazanmayı daha kolay buldular. Zor olan gidip kendinizi ifade etmektir.
Anadolu Eğitim Sendikası bu manada belki de yanlış zamanda ama çok doğru bir yöntemle kurulmuş, doğru bir sendika oldu.

n

 

n

 

n

 

n

 “Sendikamız kurulmadan önce potansiyel üyelerine, ‘Nasıl bir sendika?’ sorusunu soran tek sendikayız.”

n

 

n

·        Anadolu Eğitim Sendikasının üye sayısı ve yaptırım gücü nedir?

n


Sendikamız kurulmadan önce yaklaşık 4 bin öğretmene ulaşmıştık ve ortak şikâyet; ‘Bıktık siyasi sendikalardan… Keşke siyasetten bağımsız bir sendika kurulsa ve orada olsak.’ şeklindeydi. Kurduktan sonra aynı insanlara ulaştığımızda; ‘Peki, o sendika olduğunuzu nereden bileceğiz? Size de güvenmiyoruz, hele bir çalışın, henüz küçüksünüz… Büyümek için kesinlikle bir siyasi güçten yardım alacaksınızdır.’ dediler. Bizler, arkamıza siyasi güç alarak öğretmenlerimize torpil yapmayı yol olarak seçmiyoruz.

n

 

n

Öğretmenimize şunu anlatmaya çalışıyoruz: Sizin idarecilik gibi bir düşünceniz varsa ve bunu hak ediyorsanız AES size şunu garanti ediyor; hak ettiğin o idari görevi alman için sen pes etmediğin sürece pes etmez, talep ederiz. Sözlü isteriz, yazılı isteriz, mahkemeyle isteriz.

n

Yaklaşık 2 bin ve her geçen gün artan üye sayımız var. Etkili olmak kalabalık olmak değildir, bunun ispatıyız. 68 kişi iken, bakanlık önünde 800 kişi ile eylem yapabiliyorduk. Eylemin sonunda bakanla, müsteşarla görüşüp, basının da desteği olunca yasa-yönetmelik değiştirdik. Bizler doğruyu ve gerçek hakkı savunuyoruz. İktidarın her şeyi yanlış olabilir mi ya da her şey doğru… Eğitimciler ile eğitim sistemi baz alınarak yanlış ya da doğru diyor ve sonuç alıyoruz.

n

·        Gezi olaylarında öğretmenlere açılan soruşturmalar hakkında ne düşünüyorsunuz?

n

 

n

“Öğretmen atamaları, idareci atamaları, görev değişiklikleri…”

n

Ben, GEZİ’nin sivil bir halk hareketi olduğuna inanıyorum. Blok halinde orada olanlara komünistti, teröristti şuydu buydu demek, orada bulunan herkesi etiketlemektir. Bazı örgütler bundan nemalandılar. Önlerine pankart açarak, sanki o kitleyi oraya onlar getirmiş, o kitle onlar için oraya gelmiş görüntüsü vermek adına bunu yaptılar. Ne yazık ki bunu sendikalar da yaptı.

n

Fakat bizim sendikamızın böyle bir katılımı olmadı. Biz üyelerimize; “Oraya gidebilir, katılabilirsiniz fakat bir rozet, şapka ya da pankart ile sendikanın adını kullanarak bunu yapamazsınız.” dedik.  

n

 

n

 “Süreci yaşarken fark edemiyorsunuz, derin güçlerin işi mi bu?”

n


Cumhurbaşkanı başka bir şey söylüyor, parti liderleri başka bir şey söylüyor. Her şey bittikten sonra anlıyorsunuz neyin ne olduğunu… Tarih olması için üzerinden zaman geçmesi gerekiyor. Biz Gezi sürecini çok iyi atlattık ve tarafları uyarıcı görevi üstlendik.

n

 “Dedik ki; Bir ağaç ormana, bir kıvılcım yangına dönüşebilir. Geziyi birkaç ağaç diye küçümseyen siyasi otoriteye de bir mesaj verdik.”

n

 

n

Öğretmenlerin öncelikle bir yurttaş ve seçmen olduğu göz ardı edildi. Üstelik biz yurttaş yani seçmen yetiştiriyoruz. Öğretmenlerin de sorumlulukları ve hakları var. Bir öğretmen ders saatinde öğrencilerini toplayıp eyleme gidemez. Derse gelmez ve bunun sorumluluğunu alabilir, eyleme katılabilir. Fakat kalkıp öğrencileri ile ders saatleri esnasında böyle olaylara karışamaz…
Bizim hiçbir üyemiz, öğretmenimiz böyle bir ceza almadı. Ceza alan öğretmenlerin takibini yapıyoruz. Onların hukuki süreçte yanlarında olacak, takibini yapacak sendikaları avukatları da var. Biz bundan nemalanamayız. Emek hırsızlığı yapamayız. Üzüntü ve kuşkuyla izliyoruz. 13 yaşında çocukların Cumhurbaşkanı’na hakaret gerekçesiyle sınıftan alındığı, tırnak içinde bir ‘Hukuk Devleti’nde öğretmenin sürgün edilmesine normal demek istemiyorum ama vakai adiye…

n

 

n

Ülke anormalliği normallik içinde yaşıyorsa, AES bu konularda sağduyulu davranmıştır.
Üyelerimizi geri tutarak, onların güvenliğini sağlayarak bu süreci atlattık.

n

 

n

“Sendika başkanları ağaları anlık duygusal tepkiler vererek kitleleri sokağa döküyor”

n

 

n

Sendika başkanları, kitleleri kendi sorunları dışında başka mevzular için alana dökmeye çalışıyorlar. Ya da sizi bir şey için çağırıyorlar; ‘Okul nöbetlerini protesto edeceğiz’ diyorlar, kendinizi Kobani eylemlerinde olayları protesto ederken buluyorsunuz. Çağırdıkları kitleleri riske atıyorlar. Bunun siyasi sonuçlarını başkanlar çok iyi tolere edebilir, fakat üyelerin etiketlenmesi sakıncalı bir durumdur. Üyelere bu konularda bedel ödetmemek gerekir. Biz buna razı değiliz. Dilimize dikkat ediyoruz.

AES kurulduğundan beri şöyle dediler; ‘Ülkücü, sosyalist, liberal, muhafazakâr nasıl olabilir?’

n

Sadece üyelerimizde değil, yönetimde de bu böyle... Her görüşten üyemiz bir arada hareket ediyor.

n

 

n

Peki, bu insanları nasıl bir arada tutuyoruz? Alanı belirledik. Alan: EĞİTİM…

n


İnsanlarda şöyle bir algı var. Bırakın sendikasını, branşınızı söylediğinizde bile inancınızı, kökeninizi sorguluyorlar. Bu kadar ayrıştırıldığımız dönemde, biz bir araya getirmeyi konunun dışına çıkmayarak başardık.

n

Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmenlerimize de haksızlık yapılıyor. Sanki hepsi belli bir partinin seçmeni ve sanki hepsi hurafeleri anlatmak için öğretmenlik yapıyormuş gibi yaklaşılıyor. Bir grup medya din kültürü öğretmenlerini konu alıyor, diğer bir grup medya ise beden, resim, felsefe öğretmenlerini arıyor.

n

 

n

·        4+4+4 Eğitim Sistemi Türkiye’de öğrencileri nasıl etkiledi?

n

 

n

Ülkemizde veliler kendi çocuklarını çok iyi analiz edemeyebilir. Ama 10 yıldan uzun öğretmenlik tecrübesi olan eğitimciler bunu yapabilir. Bırakın 10 yılı, geçen yılı aradıklarını söylüyorlar.

n


Gelişi güzel ve tesadüfî değişikliklere gidilmesi, bir yıl içerisinde yapılan değişiklikler ile ‘Anlık reform’ adı altında bir nesil heba oldu. Zorunlu eğitim 12 yıl… O yıllarda okula başlayan çocuklar, bu yıl üniversite sınavına giriyorlar.

n

 

n

Devletin Verdiği Kitaplara Sert Eleştiri

n

Eğitim sisteminde çok büyük aksaklıklar olduğunu kaydeden AES Genel Başkanı Cansel Güven, evde eğitimde bile daha iyi sonuç alınabileceğini ifade ederek; “Devlet o ücretsiz ders kitaplarını veriyor. O kitaplarda bilgiden ve ihtiyaç duyduğunuz şeylerden başka her şey var. O kitapların içeriğini kontrol eden, denetleyen talim-terbiye kurulunu bile dönüştürdüler.

n

Bir matematik kitabını resimci denetliyor. O noktadayız şu anda… Uzmanlıktan o kadar uzaklaşılmış durumda ki anlatılmaz. Bu sistemsizlik bir günde oluşmadı. Türk Milli Eğitim tarihimizde önemli değişiklikler yaşanmıştır.

n

Sonuç: Lise yerleştirme sınav sonuçlarını açıklayamayan bir ülkede uluslar arası sınav, akademik başarılarda, ölçümlerde okuduğunu anlama, anladığını yazabilme gibi bu denli basit ölçümlerde OECD ülkeleri arasında sonunculuğu kimseye kaptırmayan bir Türkiye…

n

·        Engelli Öğretmen atamaları ile ilgili çalışmalarınız hakkında bilgi verir misiniz?

n

 

n

Cansel Güven; “Asıl engel vicdanlarda…” diyerek başladığı sözlerini; yasalardan gelen atanma hakkının, yasayı uygulamakla mükellef kişilerce engellenmesine tepki göstererek sürdürdü. Güven; “Komşuda görme engelli bakan oluyor, bizde öğretmen olması sorun oluyor.” dedi.

n

 

n

Her açıdan sağlıklı bireylerin dahi eğitimini sürdürme noktasında zorluklarla karşılaştığını dile getiren Cansel Güven; “Bu ülkenin yüzde 12’si engelli ve onlara örnek olacak, rol model olacak kişi yine bir engelli öğretmendir.”

n

 

n

“Sağlıklı olduğu halde atama beklerken sağlığından olan, hatta bunalıma girerek canına kıyan öğretmenlerin sayısı artmakta…” diyen Güven, kasım atamasında açıkta kalan engelli öğretmenlerin psikolojileriyle birlikte sağlıklarının daha da bozulduğunu belirtti. Güven ayrıca atamalar tamamlanıncaya kadar sendikal desteği sürdüreceklerinin sözünü verdi. Atandıktan sonra kurumlarında çeşitli sorunlar yaşayan engelli öğretmenlerin de yanında olduklarını söyledi.

n

 

n

 “Çağdaş olmanın gereği, engellilerin yaşamına ve çalışmasına uygun bir ülke inşa etmektir.”

n

 

n

Sendikamızın tarafsızlığını eğitimci haklarını savunduğumuzu son bir örnekle tamamlamak istiyorum. Milli Eğitim Bakanlığı tarafından öğretmenlerin Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliği Taslağı hakkında görüşlerimizi bakanlığa gerek rapor halinde gerek bakanlık yetkilileri ile birebir görüşerek sunmuştuk.

n

 

n

Yıkıcı değil yapıcı olmak için çıktığımız sendikal yolda birçok görüşümüzün kabul görmesi bizleri mutlu ediyor. Anadolu Eğitim Sendikası olarak önerilerimizden bakanlıkça kabul gören konulardan biri de zorunlu hizmet bölgelerinde çalışan öğretmenlerimiz adına sunduğumuz madde oldu. Sendika olarak sadece bizim önerdiğimiz zorunlu hizmet bölgesinde çalışan öğretmenlere, fazladan çalıştığı her sene için ekstradan hizmet puanı verilmesi, bakanlıkça kabul gördü ve yönetmeliğe ekleniyor.

n

 

n

Milli Eğitim Bakanlığı İnsan Kaynakları Genel Müdürlüğü bizimle iletişime geçerek zorunlu hizmet bölgesinde çalışan öğretmenlerin fazladan çalıştığı her yıl için artırımlı hizmet puanı verilmesini öngören görüşümüzün, çıkacak olan yönetmeliğe eklendiğini söyledi. MEB, zorunlu hizmet bölgelerindeki öğretmenlerimize zorunlu hizmet yükümlülüğü bittikten sonraki ilk yıl için yüzde 25, ikinci yıl için yüzde 50, üçüncü yıl için yüzde 100 oranında ek hizmet puanı vereceğini söyledi. Böylece zorunlu hizmet bölgelerinde çalışan bir öğretmenin diğer bölgelerde görev yapan öğretmenlere göre daha fazla hizmet puanı olacak ki doğuda çakılı kalan öğretmenlerimizin yer değiştirme işlemlerini rahatlatacak.

n

 

n

Ayrıca öğretmen bulunmasında zorluk çekilen bölgelerdeki öğretmenlerin orada kalmasına olumlu katkısı olacaktır. Önerilerimize karşı hassasiyetlerinden dolayı bakanlığa teşekkür ediyoruz. Diğer önerilerimizin de kabul görerek asıl yönetmelikte bulunmasını bekliyoruz.

n

 

n

Son olarak, Türkiye Eğitim Sisteminin ve Eğitimcilerin Geleceği için bir öngörünüz var mı?

n

 

n

Eğitimimizin ve öğretmenlerimizin geleceği Türkiye’nin geleceğidir, yumurta tavuk ilişkisi kadar birbirine bağlı. Eğitime öğretmenler yön verdiği zaman siyasi dalgalanmalardan, yanlış ve pahalıya patlayan anlık kararlardan kurtulacağız. Bu ülkede her alanda işler ters gitse bile, ekonomik krizler, siyasi krizler çıksa da eğitimin kalitesi artabilir. Her şey maliyetten öte zihniyet meselesi. Yeter ki işi bilene, eğitimin dümenini biz eğitimcilere bıraksınlar, çözülmeyecek sorun yok. Ben güzel günler göreceğimize yürekten inanıyor, bunu öğrencisiyle, öğretmeniyle, velisiyle çoktan hak ettiğimizi düşünüyorum.

n

 

n

Röportaj: Efekan Pürçekli

n

Nokta/ Nisan 2015

n

 

n

\\\\

n

 

n

 

n

 

Yorum Yap