Siyasilerin Değil, Tüm Eğitim Çalışanlarının Sendikası

SENDİKALARA GÜVEN SORUNU

09 Kasım, 2021

Sendikalaşma oranının artmasına rağmen sendikalara olan güven azalmaktadır. Sendikalarda aktif görev alanlar dâhil, memurların üye oldukları sendikayı her fırsatta acımasızca eleştirmeleri, ancak çeşitli nedenlerle yine de üyeliklerini devam ettirmeleri, sendikal kimlik bunalımı yaşadıklarını göstermektedir. Bu yazımda sendikalara güven sorununun sebeplerine kısaca değineceğim.

Türkiye’de sendikal haklar Avrupa’daki gibi uzun yıllar süren mücadele ile elde edilmemiş devlet kontrolünde ve denetiminde verilmiştir. Bundan dolayı Avrupa'da sendikalar siyasete yön verirken, ülkemizde siyaset sendikalara yön verir hale gelmiştir. Her fırsatta siyasi partilerin ve ideolojilerin sözcülüğünü yapan sendikalar da bilerek ve hatta talep ederek, siyasilerin himayesini kabul etmiştir. Bu sendikalar, bağ kurdukları siyasi partilerin gücüne bağlı olarak güçlenecek veya güç kaybedecektir. Çünkü siyasilerden bağımsız bir girişimde bulunmaları mümkün değildir. Yakın dönemde, güdümünde olduğu siyasi partinin lideriyle sorun yaşadığı için genel başkanlığını bırakmak zorunda kalan sendikacılar bu duruma örnektir.

Siyasi alandaki sert söylemler sendikal bölünmelerin yolunu açmıştır. Sendika üyeliğini siyasi parti rozeti gibi taşıyan sendikacıların, tüm çalışanların değil sadece kendi üyelerinin (üyelerden de kendilerine yakın küçük bir azınlığın) çıkarlarını korumaya çalışması, liyakat ve ehliyetten uzak bazı üyelerini kritik makamlara getirmek için çabalaması, diğer sendikalara karşı sergilenen çatışmacı tutum, sendikaların sorunları dile getirmek için ortak hareket etmesinin önüne geçmektedir.

Sendikal düşüncenin temeli, hakkın olanı eylem, grev veya pazarlık yoluyla elde etmektir. Ancak, maaşların döviz kuru ve zamlar altında ezildiği, alım gücünün düştüğü, memurların geçim derdine girdiği dönemde dahi sendikal mücadele yollarını kullanmayan;  siyasete yön vermek için kullanmadığı propaganda araçlarını başarısız zam oranını başarı gibi göstermek ve istifaların önüne geçmek için kullanan; bunun yanı sıra özlük ve sosyal alanlardaki beklentileri de karşılayamayan sendikalar olumsuz algıyı arttırmaktadır. Kamu Görevlileri Hakem Heyetinin hükümet ağırlıklı olması da “Sendikalar ne yaparsa yapsın hükümetin dediği olur.” düşüncesini doğurmuştur.

Bazı sendika liderlerinin lüks makam araçları kullanmaları, yaptığı tüm harcamaları sendika giderleri olarak göstermeleri, yoksulluk sınırının altındaki düşük zam oranlarına imza atarken kendilerine astronomik yüksek maaşlar bağlamaları, üyeler için değil kendi çıkarları için çalıştığı düşüncesine neden olmaktadır. Sendikacılıktan sonra işine dönmeyi itibar kaybı olarak gören, bundan dolayı milletvekili veya bürokrat olma yolunu seçen sendikacılar da çalışanları rahatsız etmiştir.

Bunların yanında, sendikalar içindeki hiyerarşik örgütlenme biçimleri üyelerin sendika başkanına ulaşmasını engelleyerek üyeden kopuk bir sendika görüntüsü vermiştir. Yine bu sendikal hiyerarşi içinde en altta bulunanlara bile ‘başkan’ diye hitap edilmesi tabanda dahi temsil ettiği kesimden ayrı statü oluşturmuştur.

Sendikaların günlük siyasi tartışmaların içine girmek yerine yıllardır çözülmeyi bekleyen sorunlara yoğunlaşması, lüks harcamalardan uzak durması, hem kendi üyelerinin hem de tüm memurların hayalini kurduğu yaşam standartları için çaba sarf etmesi gerekir. Aksi halde üye kaybetmenin yanında yaşayacağı daha büyük tehlike güven kaybetmek olacaktır.

Anadolu Eğitim Sendikası, tüm bu sendikal çarpıklıklara bir tepki hareketi olarak doğmuş olup çizgisini bozmadan çalışmalarına devam etmektedir. Sorunun kaynağından çözüm beklemek, üyesi olduğun sendikadan sızlanmak yerine tüm eğitimcileri AES'e davet ediyoruz.

İnanmadığınız harekete ait olmayın!!!

Yusuf ÖZEY- AES Mersin İl Temsilcisi

Yorum Yap