Siyasilerin Değil, Tüm Eğitim Çalışanlarının Sendikası

SORUN ÖĞRETMEN Mİ?

28 Ocak, 2022

Milli Eğitim Bakanlığı yetkilileri, eğitimde kaliteyi arttırmak, öğretmenlerden daha fazla verim almak adına her seferinde öğretmenleri eğitmeyi veya sınava sokmayı uygun buluyor. Sorumluluktan kaçan, gerçek sorunların üzerini örten bu bakış açısı, sorunları daha da arttırmanın ötesinde bir anlam ifade etmiyor.

Öğretmenlik Meslek Kanunu’ndaki şekliyle öğretmenler sınava girip ücretli, sözleşmeli, kadrolu, uzman, başöğretmen diye statülere ayrıldığında sorunlarımızın çözümü için önemli bir eşik geçilmiş olacak mı? Tabi ki hayır. Peki MEB'in çözüm için adım atmadığı ama herkesin bildiği gerçek sorunlar nelerdir? Uzmanlık-başöğretmenlik sınavı yapılınca mesela uluslararası bir ölçüt olan PİSA testi sonuçlarında son sıralardan kurtulabilecek miyiz? Fen ve matematik başarı ortalamamız yükselecek mi? Öğrencilerimiz okuduğunu anlayabilecek mi? Gençlerimiz dünya ile rekabet edebilecek becerilere sahip olabilecek mi? İyi eğitimin artık ayrıcalık olduğu ülkemizde eğitimde fırsat eşitliği gerçek anlamda sağlanabilecek mi? Sözgelimi yoksul bölgelerdeki çocuklar da siyasi ve bürokrat çocuklarının okuduğuna benzer okullarda okuyabilecek mi? Bu soruları okuyan herkesin dudak büktüğünü hisseder gibiyim. Bunların hiçbiri olmayacak.

Çok fazla sorunumuz var. Her biri için sayfalar dolusu yazılabilir. Ancak yazının yapıcı olması adına bazı sorunlara ve çözümlerine değineceğim.

Araştırma sonuçlarına dayalı, paydaşların görüşleri alınmış, günlük siyasi ve ideolojik tartışmalarla yıpratılmayacak istikrarlı bir eğitim sistemimiz olmalı (Burada istikrarsızlığa bir emsal vermek isterim: Sayın Nimet Çubukçu döneminde okul öncesi eğitim zorunlu hale getirildi. Sadece iki yıl sonra, bakan değişikliğiyle okul öncesi eğitim zorunlu olmaktan çıkarıldı.); gerekli alt yapı hazırlanarak okul öncesi eğitim zorunlu hale getirilmeli; okula başlama yaşı atmış aydan yukarı çekilmeli; müfredat ve ders kitapları çağın ihtiyaçlarına uygun olmalı; milli eğitim imkanları öncelikle sosyo-ekonomik düzeyi düşük bölgelerdeki okullara aktarılmalı; her kademedeki eğitim kurumuna gerekli materyal, kırtasiye, temizlik ve hijyen malzemesi sağlanmalı; sınıflar ve okul bahçeleri etkinlik yapılabilecek büyüklükte olmalı; kütüphanesiz ve laboratuvarsız okul kalmamalı; öğrenci sayısının düşmesi için yeni okullar açılmalı ve tüm okullarda tam gün eğitime geçilmeli; okullar fiziksel anlamda çocuğa cazip hale getirilmeli; okullara öğrenci sayısına göre bütçe verilmeli; okul idarecileri ehliyet ve liyakat üzerine atanmalı; her okulda temizlik personeli ve güvenlik görevlisi (büyük şehirlerde) olmalı, öğretmenlik mesleğinin herhangi birinin yapabileceği bir iş olmaktan çıkarılması adına ücretli öğretmenlik uygulamasından vazgeçilmeli; öğretmenlere saygın bir maaş vermeli….vs.

Yani MEB tüm sorumluluğu öğretmene yüklemekten vazgeçip iğneyi önce kendine batırmalı.

 

Yusuf ÖZEY

AES Mersin İl Temsilcisi

Yorum Yap