Öğretmenler, okullara ulaşımlarında yolculuklarını; ekonomik, fiziksel ve psikolojik yönden destekleyen tedbirlerin alınmasını istiyor.
Yeni atanan öğretmen mesleğine şevkle ve borçla başlar. Ailelerin borçlanarak okuttukları çocukları, çeşitli sınav ve mülakatların ardından atandıklarında, önce üniversite sürecinde gerçekleşen, ebeveynlerinin ekonomik kayıplarını telafi etmek ister. Belki annesinin 4 yıldır isteyip alamadığı bir kaç ev eşyası, belki babasının erteleyip durduğu sağlık giderlerini listenin başına yazar. Üniversite döneminden kalma barınma borç senetleri, öğrenim kredisi taksitleri listeyi takip eder. Askere giderse ücretsiz izindedir veya bedelli askerlik yapılır, taksitlendirilir. Kira, depozito, beyaz eşya, mobilya... Mümkünse elden taksit, değilse yeni krediler çekilir. Üstüne bir de geçim eklenir ve 5 yıllık maaşın adresi bellidir.
Öğretmenliğin en büyük zenginliği öğrencileri iken mesleğini icra edebilmesinin, ekonomik ön koşullarının bu denli fazla olması öğretmenin meslek hayatını da etkiler.
Her işveren, çalışanlarını mutlu etmek, çalışanlarının motivasyonunu yükselterek verimliliğini artırmak ve işe alımlarda tercih edilebilirliğini artırmak ister. Bu amaçla neredeyse tüm işverenler öncelikle çalışanlarının iş yerine ulaşımlarını kolaylaştırıcı tedbirler alır. Çalışanın günlük motivasyonunu etkileyen en önemli unsurlardan biri işine ulaşırken yaşadığı efor, maliyet, stres düzeyleridir. Bir çalışanın işine en maliyetsiz en eforsuz en stressiz biçimde ulaşması hem verimliliğini hem de iş yerine olan bağlığını artırır.
Öğretmenlerin iş yerine ulaşımları kendi imkanları doğrultusunda şekillenir. Okula yakın bir ikamet en güzelidir lakin merkezi yerlere ve okul çevresine dahil evlerin kiraları oldukça yüksektir. Ayrıca eşinin iş yerine olan uzaklığını da ortalayabilmek kendi okulundan uzaklaşmasına sebep olur. Hem kendi okuluna hem de eşinin iş yerine ulaşan toplu ulaşım güzergahına yakın oturmak genellikle mümkün olmamakta ve duygusal, iletişimsel yönleri yüksek bir meslek olan öğretmenlik için birden fazla araçla ulaşım ayrı bir stres kaynağı olmaktadır. Hem eşi hem de kendisinin belki bir kaç vesaitle okula ulaşması da belli bir bütçe gerektirir. Otomobil sahibi olmak yeni atanan bir öğretmen için artık neredeyse imkansızdır. Döviz kuru, çip krizi, dünya genelindeki enflasyon, sıfır araç piyasasını doğrudan, ikinci el otomobil pazarını da dolaylı olarak etkilemiştir. Bugün yeni atanan bir öğretmenin, her gün okula gidip gelebileceği vasat standartlarda bir otomobile sahip olabilmesi için yıllarca para biriktirmesi gerekmektedir. Bir otomobile sahip öğretmenin okula aracıyla ulaşması bile artan yakıt ve bakım masrafları sebebiyle öğretmenin bütçesinde büyük bir kalem haline gelmiştir.
İş yerine ücretsiz ulaşım, temel bir işveren sorumluluğu olmasa dahi ulaşımın; maliyet, efor ve stres biçimlerinde çalışan üzerinde sebep olabileceği; ekonomik, duygusal ve fiziksel yükü engellemesi, çalışanın motivasyonunu ve verimliliğini artırması gibi nedenlerle önemli bir detay olup çalışan sayısına göre kimi iş yerlerinde ücretsiz servisler aracılığıyla kimi işyerlerinde ise ödenen yol ücreti kalemiyle işverenler tarafından sağlanmıştır.
Öğretmenler, tüm bu nedenlerle, okullara ulaşımlarında yolculuklarını; mali, fiziksel ve psikolojik yönden destekleyen tedbirlerin alınmasını istemektedirler.
Mehmet Turan AYRANCI
Anadolu Eğitim Sendikası Tekirdağ İl Temsilcisi